top of page

3. Emek ve Başarı Ödülleri Söyleşisi

Belgi SAYGI

10 Ağu 2015

Merhaba. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Yeni Tiyatro Emek ve Başarı Ödülleri’nde yine pek çok ödül sahibini buldu ve onlardan biri de Kocaeli’de tiyatroya olan katkılarından ötürü Emek ve Onur ödüllerinden biri de Kocaeli Bölge Tiyatrosu (KBT) kurucusu ve yöneticisi Burhan AKÇİN’e öğrencisi Yeniyüzyıl üniversitesi Tiyatro Bölümü’nde Öğr. Gör. Handan BAYINDIR TUNA tarafından takdim edildi. Ben de eski öğrencilerden biri olarak bir söyleyişi yapmak istedim. Kocaeli’ye ve Türk Tiyatrosu’na katkıları üzerine yönelttiğim sorulara cevap verdiği için Burhan AKÇİN’e teşekkürlerimi borç bilirim.


Kocaeli Bölge Tiyatrosu 1979 yılında dernek olarak kurulmuş ve kurucuları Ertuğrul Ünlüer, Handan Karaadam, Ruşen Hakkı, Ali Sait Güler, Ertuğrul Kazancı, Adnan Filiz ve Mehmet Baştürk olmuştur. Kocaeli’de Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera ve Balesi istiyoruz sloganıyla yola çıkan kurum, kentte Sabancı Kültür Merkezi’nin yapılmasını, Şehir Tiyatroları’nın kurulmasını başardığı gibi, pek çok tiyatro sanatçısının ve araştırmacısının yetişmesinde öncü olmuştur. Yapılan çalışmalar hakkında bilgi almak isteyenler www.kocaelibolgetiyatrosu.com sayfasını ziyaret edebilirler. Detaylar ve dahası için söyleşimize başlayabiliriz.


Belgi SAYGI: Hocam, merhaba. Aldığınız Yeni Tiyatro Emek ve Başarı ödülü için sizi tebrik ederim. Gerçekten de kente katkılarınız önemli. Siz Yeni Tiyatro’nun her yıl vermiş olduğu bu emek ve başarı ödüllerini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Burhan AKÇİN: Olumlu değerlendiriyorum. Ödül vermek gibi zor ve anlaşılmaz bir işi düşünmek ve başarı ile sonuçlandırmak çok kolay değil. Bütün zorluklarına rağmen bu ödüle ulaştığımız için, gözüktüğümüz ve görüldüğümüz için çok mutluyuz. Özellikle bakış açısını Anadolu’ya çeviren, başka tiyatrolara da göz atan seçici kurulun, tiyatrosu olan başka şehirleri ve kuruluşları unutmamış olması değerli çabadır bence. Yeni Tiyatro Dergisinin bu değerli çabasını, desteklenmesi gereken bir girişim olarak değerlendiriyorum.

Ödüllerin verildiği gece heyecan verici birliktelik ve buluşma yaşandı. Öğrencilerin, eğitimcilerin, oyuncuların, yönetmenlerin, yazarların ve dramaturgların, tasarımcıların, ışıkçıların, müzisyenlerin, kısaca alanımız içinde devinen şöhretli şöhretsiz birçok insanın bir araya geldiği samimi, içten bir buluşma yaşandı o gece. Ödül organizasyonları aynı zamanda bir buluşma alanıdır.

Bu buluşmayı gerçekleştirenlere teşekkür ediyorum unutmadan.


B. S.        : KBT nasıl oluştu? Başlangıçtaki hedefleriniz ile bugüne gelinen süreci özetleyebilir misiniz?


B. A.       : Kocaeli Bölge Tiyatrosu yetmişli yılların sonunda bir gereklilikten ortaya çıktı. Bütün beklentileri ve çabaları özetleyen şu değerlendirmem ana başlık olarak alınabilir: ‘’İçinde Tiyatro yapılabilen, seyredilebilen bir şehir olmalı Kocaeli, tiyatrolu bir kent…’’


Şu sonuç çıkarılabilir var oluşumuzdan; erişilebilir, sürdürülebilir, çoğunluğu kucaklayan, süreklilik gösteren, kendince nitelikli, yerelden ulusala ve dünyaya patikalarla ulaşan bir kurum, kuruluş. Hatta kuruluşlar oluşmalı ve yaşayabilmeli Kocaali’de. Kocaeli tiyatrolu bir kent olmalı diyerek yola çıktık. Bu deyişin bizim hayatımızı alabileceğini bilerek başladık. Değerli hocam Handan Karaadam önderliğinde. Kendimiz üzerine tasarlamadık, Kocaeli’de herkes için öncü bir hareket olarak.


O dönemin valisi rahmetli Ertuğrul ÜNLÜER ile değerli hocamız handan KARAADAM arasındaki görüşmeler sonuçlandı ve KOCAELİ BÖLGE TİYATROSU Derneği kurulmuş oldu. Dikkat ederseniz TBMM’ye sunulan ama bir türlü yasalaştırılmayan Bölge Tiyatroları Yasası’nın tatbiki ve takibi için kurulan derneklerden bir tanesiydik. Ama tümü yok oldu. Şu anda sadece biz yaşamımızı bir işyeri olarak sürdürüyoruz ve kenti ‘’tiyatrolandırma’’ çabamızdan asla ödün vermiyoruz.


Peki, bu kadar büyük tanımları nereden çıkarıyorum ve neden yapıyorum? Başlangıçtaki hedeflerimizi gerçekleştirdik, yeni hedefler koyduk önümüze, bu nedenle büyük tanımlar yapıyorum çünkü yapılacak çok iş var.

Türkiye Sanat Kurumu Yasası’nın tartışmaları soğudu dikkat ederseniz. Ama bizim Kocaeli Devlet Tiyatrosu açılması talebimiz soğumadı. Entrikalarla savsaklanan bu talebimiz gündemde. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ile yeni dönemde bir dizi görüşme planladık, gerçekleştireceğiz. Entrikaların en çirkin olanını burada belirteyim izninizle; ’Burhan Akçin saçmalıyor efendim, başımıza yine ikinci bir bela açacak (birinci bela Şehir Tiyatrosu), biz varız ya işte yetmiyor mu? Göz ardı edilen bir şey var ama hepimiz için, yapanlar ve seyredenlerin tümü için.


B.S      : Eskiden Anadolu Turneleri gerçekleştirdiniz. Hatta bir süre sonra yetişkin ve çocuk ekiplerini birbirinden ayırıp iki ayrı ekiple Anadolu’da pek çok yere, çok zor şartlarda tiyatro götürdünüz. Şimdi neden devam edemiyor turneler?


B.A.     : Ülkemizde en uzun ve nitelikli, saygın Anadolu Turneleri yapan bir kuruluşuz. 16 yıl aralıksız, çocuk tiyatrosunu da yanımıza alarak Anadolu’yu dolaştık. Ticari bir amacı yoktu bunun. Bir boşluğu doldurmak, bir geleneği sürdürmek, sosyal ve siyasi bir alanın sözcüsü olmak düşüncemiz vardı. Bu konuda çok başarılı olduk. Marjinalleşmeden ve radikal bir duruş almadan başardık. Birlikte hareket ettiğimiz sivil kuruluşlarla ortaklığımız çok iyiydi.


Ancak birden bire her şey, sürü geriye döndü ve topallar öne geçti. Sıramızı kaybettik ve ödün vermeden bıraktık Anadolu’yu. Çünkü ortak bir şarkı söylüyorduk ama orkestra değişti, armoni değişti, enstrümanlar başkalaştı ve ben başkalaşamadım., sadece başkalarının varlığını kabul ederek çekildim. Bu başkaları ortak hareket ettiğimiz sivil kuruluşlardı tiyatrolar değildi elbette.


Ama tekrar koroyu oluşturup yeni şarkılarla yola çıkabiliriz, çünkü söylenecek çok şey var, birikti, yazıldı, yaşandı ve saklandı. Tiyatroların işi çoğalacak yakında ve biz yeniden ‘’ver elini Anadolu’’ diyeceğiz.


B.S.      : Benim bildiğim kadarıyla doksanlı yıllarda kentte yeni bir seyirlik sunmaktaydınız. Sokak oyunları. O süreci anlatabilir misiniz? Nasıl gerçekleşti, getirileri neler oldu?


B.A.      : Aslında burada, sohbetimizin tam bu kısmında senin konuşman daha doğru olur. Çünkü sokak etkinliklerimizin başarılı, inançlı ve korkusuz oyuncusu sendin. Parklarda, inşaatlarda, caddelerde, sokaklarda, istasyonlarda, demiryolunda, gemilerde, kazı alanlarında, okul bahçelerinde, kültür merkezlerinin akla gelmeyen yerlerinde, çatılarda, pazarlarda, ramazan akşamlarında, mahalle aralarında, fuarda, resmi ve özel kutlamalarda, açılış ve kapanışlarda, sanat sokağında, şenliklerde, festivallerde köy meydanlarında çok ama çok istekli, coşku içinde oyunlar oynadın sen Kbt’de. Anlatacağın çok şey vardır.


Ama ben kısaca değinerek cevaplamış olayım sorunuzu. Kocaeli Fuarında Adnan Filiz döneminde, etkinlikler yapmamız istendi. Enis Fosforoğlu bir bisküvi firması sponsorluğunda çocuk tiyatrosu adı altında masallar oynuyordu orman parkında. Adnan Bey Almanya’da izlemiş, notlar almış ve aynı zamanda tiyatromuzun kurucu üyelerinden, rica etti bana. Orman parkını tahsis etti ve destekledi. Orada ilk oyunumuz Kırmızı Başlıklı Kız. Aslı kızım dört yaşında ve kırmızı şapkalı kızı oynuyor. Dekorlar, kostümler, ışıklandırma ve seyirci alanı özel. Her akşam dolup taşıyor ve biz iki seans oynuyoruz çayırın ortasında. Ondan sonra yayıldı, çoğaldı, büyüdü ve gelişti. İzmit’in sokak etkinlikleri performans tiyatrosu şeklinde çeşitlendi ve seyirciyi çocuk tiyatrosuna yönlendirdi. Bu etkinlikler sokaktaki insanlarla, tiyatro grupları arasında aile ortamını, güvenini, sıcaklığını oluşturdu. Yerleşik olmanın, yerel olmanın ve samimi içten olmanın kapılarını açtı. Benin TAL’da aldığım bu tür eğitimlerin ve kendisinden çok şey öğrendiğim Volfgan Nickel ile tanışmam ve atölyelerinde bulunmam işe nitelik kazandırdı. Kocaeli bizim bu denemelerimizden çok şey kazandı. Sahiplenmeyi, seyretmeyi, belli formların dışında da tiyatro veya etkinlik olabileceğini, sevmeyi, hoşgörü içinde ciddiyetle yaklaşmayı öğrendi Kocaeli bu etkinliklerden.


Özellikle öğrencilerim, kursiyerlerimiz ve okulumuzun oyuncu adayları severek, araştırarak, okuyarak çalışmayı öğrendiler sokak oyunlarından. U anda iki festival ile toparlıyoruz bu çalışmaları; Çocuk Oyuncular Tiyatro Festivali ve ayrıca; Sahnesiz Oyunlar Festivali. Bu bölüm için sonuç ‘’Yer Gök, Çarşı Pazar, Cadde Sokak Tiyatro’’


B.S.      : Bizler sizin eteklerinize dolanırken bize sürekli ‘’yaratıcı drama’’ derdiniz. Eğitime katılması gerektiğinden bahsederdiniz. ‘’Yaratıcı Drama’’nın bugünkü yerini Türkiye ve özelde Kocaeli bazında değerlendirmenizi istesem, neler anlatırsınız?


B.A.      : Bambaşka bir alana doğru yol alacağız galiba. Oyunlaştırılmış bilgi desem kendimce bir tanım yapmış olurum. Öğrenen ile öğreten arasında kolaylık sağlayan, oyunlaştırılmış bilgi alışverişi, yenilikçi, içten, samimi ve kucaklayan öğrenme ve öğretme yöntemidir bence. Çok geniş araştırması olan, kaynakçaları ve yayınları artarak çoğalan bir konuyu burada anlatabilmem olanaksız. Tepeden bakınca sanki tiyatro ile birbirinin aynısı gibi duran, içinde olunca birbiriyle alakalı gibi çalışan ama okuyup araştırınca ve öğrenmeye başlayınca kendi başına bir eğitim alanı, bir eğitim aracı olduğuna tanık olduğumuz Yaratıcı Drama… Avrupa’da özellikle Almanya’da başlatılmış ve başarılmış, ülkemizde ise 25 yıllık yeni bir eğitim biçimi. Az önce adını verdiğim İstanbul’da tanışıp atölyelerine katıldığım Volvgang Nickel, Ayla Algan, Beklan Algan, Erol Keskin,, Tiyatro Tiyatro dergisinin organize ettiği atölye çalışmalarında tanışıp dersler aldığım Grips Tiyatrosunun konuk yabancı araştırmacılarıyla tanışmam, aynı zamanda Yaratıcı Drama ile ve ülkemizin övünç duyduğu Prof. Dr. İnci SAN ile tanışmamı da sağladı. Özel merakım ve araştırmam sonucunda yolların tamamının Çağdaş Drama Derneğine çıktığını gördüm. Ailece üyesiyiz bu derneğin. Hala eğitimlerine katılıyorum, öğreniyorum, araştırıyorum. Prof. Dr. İnci SAN tarafından kurulan bu derneğin aktif üyesiyim, lideriyim ve Kocaeli Temsilcisiyim.


Yaratıcı Dramanın eğitim alanında zorunlu ve seçmeli ders olarak kabul görmesini sağlayan derneğimiz ülke düzeyinde örgütlenmiş ve yayılmış durumda. Derneğimizin genel başkanı Doç. Dr. H. Ömer Adıgüzel ve çalışma arkadaşlarının üstün çabaları ile uluslararası alanda onaylanmış bir eğitim kuruluşudur Çağdaş Drama Derneği. Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış bir sertifika programı yürütmektedir. 320 saatlik altı aşamalı eğitimi bitirerek başarılı olanlara Mili Eğitim Bakanlığı onaylı belge vermekte yetkilidir aynı zamanda.

Tiyatro eğitimi dâhil olmak üzere eğitimin her dalında, alanında bir eğitim aracı olarak kullanılan bu yöntem, ülkemizde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Günden güne artan ilgi bizleri sevindirmektedir. Bu yöntemi kullanan ülkelerin arasındayız ve çok saygın bir yeri vardır ülkemizin. Her yıl düzenlenen uluslararası atölye çalışmaları bunun en güzel göstergesidir.


Kocaeli’de ise aynı durum vardır. Atölyeler devam etmektedir. Aşamalar devam etmektedir. Eğitim kurumları ile ortak projeler sürdürülmektedir. Kısaca başarılı, mutluluk verici bir gelişme yaşanmaktadır Kocaeli’de.


B.S.     : Geçmişte Özgün Eğitim Kursları ve Genç Sahne birimlerimiz vardı. Bu şekilde yerelde de yani turne oyunları haricinde oyunlar sahnelenmekteydi. Hangi oyunlar yer aldı, kimlerle ve nasıl çalışmalar yapıldı? Çünkü anımsadığım kadarıyla sadece tiyatro değil, başka etkinlikler de gerçekleştirildi; şiir, felsefe söyleşileri gibi.

B.A.   : Özgün Eğitim diye bir tanım yok aslında. Bu tanım benim o dönemlerde alternatif bir eğitim biçimi olarak yapılandırdığım ve adlandırdığım bir çalışma. Belki olabilir diye umutlandığım hayal, tasarım. Yani sanatın bütün dallarını kullanarak öğrenmek ve öğretmek. Bilimi, araştırmayı ama her alanda bilgi üretmeyi sanatlar aracılığı ile başarabilmeyi amaçlayan tanımlamaydı. Genç Sahne ise, o dönemlerde kursiyer oyuncu adaylarımızdan oluşan yeni bir grubumuzdu. İşleri sadece tiyatro değil, KBT’nin beşinci kat tesisini işletmek, bir sanat evi (İSEV) oluşturma projesiydi. Çünkü Anadolu Turneleri geriye dönülmeksizin uzun sürüyordu. Yerleşik olarak düzenli etkinlikler erteleniyordu. Gerçekten de Genç Sahne Kocaeli’nin yerleşik tiyatro beklentisinde eşiği yüksek, nitelikli oyunlar oynadı, etkinlikler üretti. Bugün eser miktarda etkinlikler üreten birçok sanat evinin alt yapısında bu emeklerin kokusu var diyebilirim.


Sonra bu ‘’Özgün Eğitim’’ araştırması, tiyatro okulumuzun nitelikleri haline geldi ve sadece Tiyatro Oyunculuğu alanında kullanılan kriterlerin ana başlıklarını oluşturdu. O dönem aslında yerelde başlatılan bir hareketin avangart ataklarıydı yaptıklarımız. Örneğin, Kocaeli Fuarı’nın nitelik değiştirmesi ve izleyici profilinin yükselmesi, İzmit Sanat Sokağı’nın imarı ve açılması, Belediye Şehir Tiyatrolarının kuruluş çalışmalarının başlatılması, KOÜ Tiyatro bölümlerinin açılması, kurulması, İzmit Taş Heykel Sempozyumu, Değirmendere Ahşap Heykel Sempozyumu, Sokak Tiyatroları Buluşması, Çocuk Oyuncular Tiyatro Festivali gibi işler hep bizim o dönemdeki çabalarımız ile gündem yaratarak başlatılmış ve yetkililerce sonuçlandırılmış işlerdi.


B.S.  : Bütün etkinlikler kentli pek çok çocuğa ve gence yol gösterdi. KBT’den kimler geldi geçti? Siz gelip geçenlerden memnun musunuz? Kendi adınıza doru işler yapmışım diyebiliyor musunuz?


B.A.  : Elbette. Hem de bütün varlığımla bunu söyleyebilirim. Doğru düşünmüşüz ve çok doğru bir yoldayız. Eksik olabilir, zaman zaman tartışmalı işler olabilir yaptıklarımız, iş, ürün bazında baktığımız zaman niteliği tartışılan işler yaptık elbette. Ama bizim ısrarla sürdürdüğümüz ’’KOCAELİ TİYATROLU BİR KENTTİR’’ söylemimiz var. Tepeden bakıyoruz, bütünü görebiliyoruz. Parçaların neyi tamamlayacağını çok iyi görebiliyorum. Çünkü çabamız var olanı yukarı taşımak değildi. Yok olanı anlatmak ve yapmaktı. Bu ikisi çok farklı ama girift. Şimdi Kocaeli’de sanat adına hatta sanatlar adına çok nitelikli işler yapılabilir ve zaten yapılabiliyor. KOÜ GSF olarak, özellikle Sahne Sanatları olarak fakültenin kendi sahnesinde oynanan oyunları nasıl görmezlikten gelebiliriz? Demek ki var ve taşınabilir. Olmasaydı pekine olacakı?


Kocaeli’nin nüfusu on veya on beş yıl içinde üç milyonu aşacak. Üç dört milyon insanın yaşadığı bu kent geride bıraktığı çabalar üzerinde yükselecek, hazırladığı ve başlattığı alt yapılar, kurumlar, kuruluşlar, hayaller üzerinde yükselecek. Yanlış yaptık nasıl diyebiliriz? Her şey ortada. Doğru işler yaptık, yapmaya devam ediyoruz, insana dönük, değişime ve başkalaşmaya dönük çalışıyoruz. Bir gün mutlaka bunların farkına varabilecek, görebilecek, duyabilecek ve iltifat etmeyi becerebilecek birileri marifetlerimizi alkışlayacaktır.


‘’Gelip Geçenler’’ in kitabını kırkıncı yılımıza yetiştireceğiz. Orada hepiniz kendinizi bulacaksınız. Şimdi ben gelip geçenlerin elimi öpmesini mi bekleyeyim yani? Bu bir süreç ve yüzlerce binlerce öğrenci geldi geçti, süreç kendi gerçeği ile yaşanır ancak. Neyin sırası geldiyse herkes süreç içinde onu kavrar ve yaşar. Yaşayanlar ise sadece o sırayı yakalar ve onu kendi hayatı zanneder. Hayır, o hayat hep oradadır ve bizler sırası gelince yaşarız oradakileri, adına hayat diyerek.


B.S.   : Bütün bunlar bir yana kattığınız değerlerden önemlisi de Çocuk Tiyatrosu olmuştur. Bugün KBT deyince daha çok drama ve çocuk akla geliyor. Belki çok genel olacak ama dünden bugüne neler yaptınız? Çalışmalarınızı Türkiye ve Dünya açısından kıyaslarsak nereye koyabiliriz?


B.A.   : Aslında bütün bu çabaları gelişmiş ülkelerin şehir hayatıyla kıyaslayabiliriz. Ama şimdiki hallerinin 75-100 yıl gerisine çekerek. Okuyoruz araştırıyoruz, konuşuyor, buluşuyor ve seyrediyoruz. Onlar anlatıyor biz dinliyoruz. Düşündüklerimizi ve kısmen başardıklarımızı onların aynasında görebiliyoruz. Cumhuriyetimizin aydınlanma dönemi tasarılarında ve uygulamalarında görebiliyoruz. Bugün şişirilmiş, alkışlanmış ve yarın patlatılmış sabun köpükleri değil bunlar. Bizden, kendimden bahsetmiyorum. Olmazsa olmazlardan bahsediyorum. Türkiye açısından bir kenti tiyatrolandırmak için, örnek sayılabilecek ve otuz kırk yıla serpiştirilmiş öncü çalışma tarihi diyebiliriz bunlara. Dünya ölçeğinde ise emsalleriyle buluşmaya çalışılan ve henüz onaylanmamış, yani görünmemiş, görülmemiş, gözükmemiş bir süreç diyebiliriz. Görünmeyi başardığımızda, buluşacağız muhakkak, benzerlerimizle buluşacağız ve Kocaeli festivalleriyle, oyunlarıyla, araştırma ve eğitimleriyle mutlaka bir dünya kenti olacaktır. Yani bu bölümü bir beklenti, umut, hedef olarak da ortaya koyduğumun bilincindeyim. Olanaklar ölçüsünde başarabiliriz. Mutlaka başaracağız ancak zaman kaybetmeden diyor isek eğer, Büyükşehir Belediyesinin, Kocaeli Valiliğinin, Sanayicilerin ve iş adamlarının desteklerine ve içtenliklerine ihtiyacımız var. Bunun için kodlamam var, sözünü ettiğim kurumlar ve çevreler kent hayatına varlıklarıyla artı değer nasıl katabilirler? Ailelerini ve varlıklarını ortaya koyarak ‘’TİYATROLU KOCAELİ’’ yi nasıl tasarlayabilirler, düşünebilirler? Böyle bir rüyası olan var mı acaba?


B.S.   : Var olan çocuk oyunlarından ziyade kendi metinlerinizi oluşturuyorsunuz. Sizce çocuk oyunu nasıl yazılmalı? Kaynağını nereden almalı? Bu konuda çocuklarla yaptığınız çalışmalardan da bahsederseniz sevinirim.


B.A.  : Bunun için önümüzde denenmiş modeller, tarzlar, örnekler var. Sanatların bütünü için söylüyorum; çocuk neresinde kalıyor acaba, çocuğu ayrıştırıp başka bir yere koymalı mıyız?

Almanya’ya Belenüks ülkelerine baktığımızda çocuk tiyatrosunun bir alan olarak, ayrı bir etkinlik ve araştırma alanı olarak kendine yer açtığına tanık oluruz. Yazılı bir metne dayanmayan, içinde diyalog olmasa dahi, edebi bir hikâyeye yaslanmayan çocuk tiyatrosuna inanmıyorum. Bu nedenle son on yıldan bu yana kendi metinlerimi, yazdıklarımı, hikâyelerimi, masallarımı oynuyoruz.

Çocuk tiyatrosunu ben bir ‘’endüstriyel alan’’ gibi değerlendiriyorum. Bu kapıdan bir düşüncenin, plastik bir hikâyenin girdiği ve son kapıdan yüzlerce ürün olarak çıktığı bir endüstriyel ürün gibi düşünüyorum. Aşamaları, departmanları, yatırım ve istihdamları ile alt yapısı, etkinlik alanları, atölyeleri ve eğitimi gibi her şeyi içine alan kocaman bir imalat, üretim platformu…

Bunun denemelerini kendi tiyatro okulumdaki çocuklarımla yapıyorum. Çok küçük üçlülerde gerçekleştiriyorum ama başlangıç oluşturmak, ilgilenenlere cesaret vermek için yapıyorum. Dolayısı ile kendi hikâyelerimin değişimine başkalaşmasına, uzatıp çekilmesine, dönüştürülmesine olanak sağlıyorum. Telif eserlerle bunları başarabileceğimi sanmıyorum.

Buradan çocuk tiyatrosuna gönül verenlere seslenmek istiyorum; ben en zor olan bölümünü tamamladım, yani ilk kırk yılı biraz zor bu işin… Siz de lütfen bırakmadan, bıkmadan okuyun, yazın, oynayın sonra tekrar okuyun, yazın, oynayın… En önemlisi ustalara saygı lütfen…

Çocuk Tiyatrosu kaynağını temel olarak bu düşünceler, değerler üzerine kurmalı öncelikle. Sonra yaşamın içine dönmeli. Sorunları, hayalleri, olanları ve olması muhtemel olanları veya imkânsız olanları ortaya çıkarmalı çocuk tiyatrosu. Bunları yaparken kendi bilgisinden ve birikiminde yararlanmalı. Sanattan uzak düşmemeli ve sanatı bir form olarak, araç olarak mutlaka kullanmalı çocuk tiyatrosu. Eğer çeşitlilik üzerine çoğalma, nitelikli bir renklilik başarabildiyse, derinleşmeli ve kendi biçimini yaratmalıdır bence. Örneğin Grips Tiyatrosu gibi, Karuzel tiyatrosu gibi. Yani kendi biçimini oluşturmuş bir alan…

Geçmişiyle bağlarını kurmuş, mitleriyle, geleneksel kültürü ile barışık, masalları ve hikâyeleri ile bütünleşmiş, hedefleri olan, ne istediğini bilen ve mutlaka başkalarını da tanıyıp araştıran, çağdaş, yenilikçi, cesur, estetik ve entelektüel değerleri olan, ahlaklı, değerler sistemi içinde gözleri ve duyuları olan bir çocuk tiyatrosu her zaman için parlar ve kabul görür. Bütün bu söylediklerimi Çocuk Tiyatrosunun kaynağı olarak düşünebilirsiniz.

Benim bir takım cılız denemelerimin bu beklentilerine soluğu yetmez. Bu bir inanç meselesi çünkü. Yararlığına ve sağaltıcılığına inananlar ancak sürdürebilirler bunu.


B.S.   : Sizce Çocuk Tiyatrosunu kimler yapmalı? Gerek yönetmeni, gerek oyuncusu, gerekse tasarımcıları nasıl nitelikler taşımalı?


B.A.  : Ne olursa olsun, kim olursa olsun, ne zaman ve nerede olursa olsun mutlaka lisans düzeyinde bir eğitimden geçmesi gerekir. Er ya da geç bu şart. Tabi eğitim kurumlarının bu konudaki yeterliliğini ayrı bir tartışma konusu olarak görüyorum.

Çocuk Tiyatrosu oyuncusunun, yönetmeninin, yazarının ve içinde bulunan herkesin ayrıca özel mesleki eğitimlerle de desteklenmesi, güncellenmesi gerekmektedir. Aktif olarak işin içine giren tüm aktörlerin yani görevlilerin iş tanımlarının, sorumluluklarının belirlenmesi ve birer işletme personeli gibi, liberal görüş ve değerlendirmelerle denetlenmesi zorunludur. Sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik dışında, bir türlü tanımlamayı başaramadığımız ‘’Nitelik’’ eşiğini yakalamış oluruz bu şekilde. Tekrar söylüyorum, bu iş sabun köpüğü baloncukları üzerine tesis edilemez. Çocuk Tiyatrosu hayatımızın önce değerli olmasını ister ve sonra bu değerli hayatımızın kendisine adanmasını ister.

Kurumlaşmış, ödenekleri olan tiyatrolarda genellikle cezalı olanlar, beceriksiz ve problem olanlar çocuk tiyatrosu bölümünde görevlendirilirler. Bu geleneğin yıkılması gecikti. Şimdi tam sırası, çocuk tiyatrosunun kendi kendini var etmesi için dünya çok iyi bir ivme kazanmış durumda. Her şeyin en mükemmeli, iyisi diye bir kavram değil, Çocuk Tiyatrosu konusunda uzmanlaşmış, o işe yarayan ve sadece o işi çok iyi yapabilir diye bir kavram geliştirmek için ortam çok uygun.


B.S.  : Bütün bu süreçte aileniz en büyük destekçileriniz oldu. Bize onların katkılarını anlatır mısınız?


B.A.  : Öncelikle biliyorsunuz ki ailemiz bu şehirde çok kıymetli bir bedel ödüyor. Acılarla, yokluklarla ve belli etmeden birbirimize destek olarak yaşamaya ve var olmaya çalışıyoruz. Eşim ve çocuklarımla birlikte çalışıyorum. Sadece bu işi yaparak yaşamımızı sürdürüyoruz. Eğer onlar olmasaydı başaramazdım. Ailemiz kendinden vererek yaşatıyor tiyatromuzu. Sonuçta bu şehirde hayatını sürdüren küçücük bir aileyiz. Yetkililerce, mevki makam sahiplerince bir solukta yok edilebilecek kadar küçüğüz. Çoğu zaman orantısız güç uygulanıyor tiyatromuza ve ailemize. O zaman canımız yanıyor ama kışkırtıldığımızı anlıyoruz. On iki ilçe belediyesi olan bu kocaman Kocaeli kenti, küçük bir tiyatro ailesini barındırmayı başaramıyor. Eziliyoruz ve kendimizi ifade etmekte güçlük çektiğimiz gibi zorlanıyoruz da çoğu zaman. Biz öğrencilerimiz, onların aileleri, etkinliklerimiz, seyircilerimiz, bizi çok seven sevgili Kocaeliler zaten bir aileyiz. Yıllara dayalı sevgiyle yoğurulmuş bir çerçevemiz ve çevremiz var. Eşimi, çocuklarımı, beni ve tiyatromuzu koruyan tek şey bu.


B.S.    : Tekrar teşekkür ederim ve tüm emek ve kattıklarınız için, sizi iyi ki tanımışım.


B.A.    : Ben tekrar ödül değerlendirme jürisine, sizlere, Yeni Tiyatro dergisine, tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.



bottom of page